Edebiyat Kitapları

İki Kişilik Yalnızlık – Sinan Akyüz PDF indir

İki Kişilik Yalnızlık – Sinan Akyüz, pdf kitap bölümümüzde 2012 senesinde kaleme alınan İki Kişilik Yalnızlık – Sinan Akyüz kitabını sizlerle paylaştık. İki Kişilik Yalnızlık – Sinan Akyüz kitabının detayları..

İki Kişilik Yalnızlık – Sinan Akyüz – Özeti

İki Kişilik Yalnızlık – Sinan Akyüz

İki Kişilik Yalnızlık – Sinan Akyüz

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
2012
Eklenme: Ocak 28th, 2019
Dil: Türkçe
Sayfa: 215
Yazar: Sinan Akyüz
1.839

İki kişilik yalnızlık…
Yaşanmış bir öykü…
O öyküden yola çıkılarak yazılmış bir roman…
Sözleri bitmiş bir çift…
“İlk seneler ne güzeldi!” diye düşünen, mutsuz bir kadın…
“Yalvarırım beni dinle!” diyen bir adam…
Karı kocanın arasında yer alan kara bir gölge…
Birbirine yabancılaşan, karanlığın dehlizlerinde birbirini kaybeden iki insan…
Ve ağır ağır çöken, “iki kişilik yalnızlık”…

Okudukça yazılanların gerçekten yaşanmış olduğunu tekrar tekrar düşünmekten, hüzün ve öfkenin sınırlarında gidip gelmekten ve “Bunlar gerçek olmamalı!” demekten kendinizi alamayacaksınız. 

“Yaşadığım gerçekler beni sevdiğim erkeğin peşinden sürükledi.

Peşinde sürüklendiğim sevgim ise bana ihanet etti. Birçok evli kadına ihanet ettiği gibi. İçimdeki o güzelim neşeli kız çocuğu genç bir kadına dönüşemeden, çok bilmiş bir kadın oldu. 

Çoğunlukla bu bilmiş kadından nefret ettim. Çünkü o neşeli kız çocuğunu her seferinde susturmasını bildi o çok bilmiş kadın. Sevdiğim erkeği, onunla birlikte çıktığım bir yolculukta bir süre sonra kaybettim. Daha sonra ona kızgın oldum hep. Ona defalarca söylemiştim; ne olursa olsun elimi bırakma diye. Sensizlikten korkarım diye…”

“Sus,” dedi kadın, kocasına. “Tüylerimi diken diken ediyorsun. Birlikte bir ömrü paylaştık, bir türlü biz olamadık nedense?”
“Saçmalıyorsun,” dedi adam. “Aklını basına topla…”
“Evlenmek sana göre değilmiş,” dedi kadın. “Yeni yeni anlıyorum bu gerçeği.”
“Güldürme beni,” dedi adam. “Ben evlilik için en doğal adaydım oysa. Can atan, çırpman bir aday.”
Kadın, “Sen artık benim tanıdığım adam, kocam değilsin. O geçmişte kaldı. Hâlâ gerçeği görmek istemiyor musun?

SÖZÜMÜZ BİTTİ.”
Kadın, yavaşça kocasından çözüldü. Birkaç karış öteye gitti. Ağlamak İstiyordu ama gözlerinden bir damla bile yaş gelmedi. Belki de ilk kez ağlamayı, rahatlamak için yeterli bulmuyordu. Başka bir şeyler yapmak İstedi. Sıçradı ansızın oturduğu yatağın içinde. Başını kocasına çevirdi. Boş gözlerle ona bakın.

“Anlaşıldı,” dedi öfkeli bir ses tonuyla. “Meğer kuşkularım doğruymuş. Beş yıl önce seni terk etmeliydim. Ama çocuklarımız için yapamadım. Dürüst olmanın tadına varamıyoruz şimdi. Dürüst olamamamızın acısı içimi yakıyor. Ne olur! Sürükleme beni de sonrasında. Bulaştığın pisliğe beni de ortak etme. Senden son bir ricam var. Senin olmadığın yeni yaşamımda, ‘sorumsuzluk satın almak istiyorum’. Çocuklara babalık görevlerini yap hiç olmazsa. Onların bize ihtiyacı olduğu dönem şimdi. Tek başıma iki çocuğun sorumluluğunu taşıyamam. Beni hiçtir zaman düşünme. Kendime karşı kaybettiğim saygıyı fakat sensiz tekrar bulabilirim.”

Kadın biraz daha uzaklaştı adamdan. Adam, karısına sokulmaya çalıştı. Kadın, kocasını itti. “Uzak dur benden. Yılan gibi soğuk geliyorsun artık.”
Adamın boşlukta kalan kolu, ağır ağır aşağı indi. Bir şey söyleyemedi. O sırada duyulan ezan sesi bile dağıtmaya yetmiyordu karanlığı. Karların aklığı parlatmasa, zifiri karanlık olacaktı gecenin sonu.
“Bak,” dedi adam başını karısına çevirdiğinde. “Yalvarırım sana, dinle beni. Anlatacaklarım çok önemli…”

“Önemli olduğundan hiç kuşkum yok,” dedi kadın sakince. “Önemli olan şu anda ezanın okunması. Bu gece ellerin bana istemeden de olsa dokundu. Namaz kılmayacak mısın? Git banyoya. Temizlen. Abdestini al…”
“Peki, dediğin gibi olsun,” diye cılız bir ses çıktı adamdan.

Adam yataktan doğruldu. Sessizce banyonun yolunu tuttu. Kadın, kendisi ile baş başa kalmışn. Bir an için üşüdüğünü hissetti. Geceden beri yorgun ve uykusuz kalan vücudunun üstüne yorganı çekti, “ilk seneler ne güzeldi,” diye düşündü.

İLK YILLAR NE GÜZELDİ!
Yağmur çiselemeye başlamıştı. “Hadi koş,” dedi Zehra, Ayşe’ye. “Koş, yoksa sırılsıklam bulunacağız.”

Gülüşerek kol kola çalıştıkları bankanın kapısından içeri girdi iki genç kız. Öğle yemek saati arasının bitmesine bir dakika kala Zebra, bankonun arkasındaki masasına oturmuştu. Uç ay olmuştu Zehra bankada çalışmaya başlayalı.

Bîr altmış boylarında, sarı saçlı, mavi gözlü, güzel sayılabilecek genç bir kızdı. Aynı zamanda zekiydi ve neşeli bir yapısı vardı. Dost canlısıydı. Her şeyden önce yaşama olumlu bakmayı bilirdi. Sevdiklerine karşı aşırı bağlı ve sadıktı. Şimdilik zararsız gözüken bu huyu gelecekte yüz yüze kalacağı savaşlarda belki de en büyük zayıflıklarından bir tanesi olacaka.

Bir ay sonra yirmisine basacak olan Zehra, parıldayan gözlerle oturduğu masadan Ayşe’ye dönerek, “Ne güzel değil mi?” diye sordu. “Tam bir ay sonra yılbaşı. Sanki hayat yeni yılla birlikte en baştan ekranlara gelecek. Yeni yılın İlk günü benim doğum günüm. Bu cümleyi kaç kez duydun benden, değil mi’”

Bunun üzerine iki genç kız gülüşmeye başladı. Ayşe, Zehra geldiğinden beri ne çok eğlenmeye başladığını düşündü. Sonra kaşlarını sinirliymiş gibi çatarak, fakat dudaklarında ki kıvrılmalara engel olamayarak, “Sanırım üç aydır her gün,” dedi.

Ayşe sonra arkadaşının elini tutarak, “İnşallah bin dokuz yüz seksen bir yılı sana mutluluk, huzur ve yakışıklı bir koca getirir. Ama bankacı da olmasın. Mühendis olsun. Mavi gözlü olsun. Uzun boylu olsun.”
Zehra hafif sitemkâr bir tavırla, “Kendi hayallerine beni de dahil etme,” dedi. Hem ben evlenmeyeceğim. Aşık olmayacağım. Çünkü bu dünya çapında benimle aynı biçimde nefes alan tek bir erkek yok.”

“Aslını söylemek gerekirse böyle diyenden korkmalı. Görünüşe bakılırsa, benden önce evleneceksin sen,” diye yanıt verdi hınzırca gülümseyen Ayşe.
Tam bir hafta sonra Zafer para yatırmak için aynı bankada sırasını beklerken, o mavi gözleri gördü. O bakışmayla Zafer ve Zehra’nın kaderleri buluşmuştu.

Zafer, yirmi dört yaşındaydı. Sık koyu renk saçlı, esmer tenli ama belki de en önemlisi büyük siyah gözleriyle, güzel bakan bir adamdı. Tıp fa kültesi son sınıf öğrencisiydi. Zafer zekiydi, ağırbaşlıydı, biraz çekingen sayılırdı, insanlarla konuşmayı severdi. İnsanları dinlemeyi de severdi. Ama arada bir dinlediklerinin etkisinde fazlaca kalırdı ki, şuan için zararsız gibi görünen bu özelliği belki de gelecekte yüz yüze kalacağı en büyük poblemlerin temelinde yatan bir zayıflık olacaktı.

Zafer bekârdı. O zamana dek evlenmeyi hiç ama hiç düşünmemişti. Birkaç ilişkisi olmuştu tabi ki, ama hepsi de bir hayli önemli anlam kazanamadan bitivermişti. Hem üniversitede okuyor, hem de babasının kumaş alıp sattığı dükkânda çocukluğundan beri çalışıyordu.

Ama bu iş şu aralar ona çocukluk senelerında verdiği hazzı vermiyordu. Bilhassa son bir senedir kendisini okul ve okul bitene kadar çalışmak zorunda olduğu baba işi içinde boğulmuş hissediyordu. Sırası geldiğinde parasını yatındı ve kın bit kez daha, belki biraz daha uzun görme umuduyla bankaya öncedenki ziyaretlerinden tanıdığı Ayşe’nin yanına gitti.

Tam Ayşe, Zafer’i masasının önündeki koltuğa buyur etmiş, Zafer de kendi kendine ne kadar saçma hareket ettiğini düşünüp, “Bir merhaba demeye geldim, gidiyordum,” cümlesini söylemeye hazırlanmıştı ki, Zehra zarifçe Ayşe’ninkiyle hemen hemen bitişik olan masasına oturup yine zarifçe gülümsedi. Bu gülümseyişi takiben Zafer kendini Ayşe’nin karşısında Zehra’nın çaprazındaki misafir koltuğuna otururken buldu.

“Ali Amca nasıl? Hiç uğramıyor kaç haftadır bankaya,” diye sordu Ayşe. Daha Zafer yanıt veremeden, “Sahi sizin okul ne zaman bitiyor? Aman doktor olmak çok zormuş. Ali Amca anlafiyordu, gece gündüz nasıl çalıştığınızı. Gözleriniz kan çanağına dönüyormuş. Ama pek de övünüyor sizinle. Haklı tabii, haklı,” diye sürdü bilmişçe Ayşe.

“Babam iyi. Selamları var. Okul da hemen hemen bir yıl sonra bitiyor inşallah. Sonra ihtisas, şark görevi, ağır bir yol bekliyor beni,” dedi gülerek Zafer.
Sonra da daha ileriki zamanlarda o anı düşündüğünde kendisini bile şaşkına çevirecek bir hızlılukla, “Hanımefendi yeni mi başladı işe?” diye sordu Zehra’ya dönerek ve o andan bu yana gözlerini onun gözlerinden bir türlü ayıramayarak.

Cevabı da doğal olarak Ayşe’nin yerine Zehra verdi. Hayatında gördüğü en güzel bakan adama bakarak, “Tam üç ay oldu işe başlayalı. Sanırım sizinle rastlaşmadık hiç,” dedi.
“Sanırım,” dedi Zafer duyduğu sesin yaşamında duyduğu en tadı ses olduğunu düşünerek ve babasıyla çalıştığına bu kez içten bir kez daha şükrederek.

Zehra ve Zafer Mayıs ayının ilk haftası bin dokuz yüz seksen bir senesinde, Zafer’in okulunun bitmesine hemen hemen iki ay kala evlendiler. Tabii bu evliliğin gerçekleşmesinde belki de en büyük pay Ayşe’nin olmuştu.
Çünkü o karlı bin dokuz yüz seksen Aralık ayının ilk günlerinden sonra Zafer bankaveyaha sık uğrar olmuş, üçü birlikte öğle yemeklerine çıkmaya başlamışlar, iş çıkışı birden fazla kez sinemaya gitmişlerdi. Ve en sonunda da Zafer Ayşe’ye, Zehra konusunu açmışın. Ayşe, Zehra’ya konuyu ilk defe açtığında ise Zehra önce büyük tepki göstermiş, Ayşe’ye bir daha bu konuyu açmamasını tembihlemiş ve Zafer’den kaçmaya başlamıştı. Ama bu kaçış uzun sürmeyecekti.

Çünkü Zehra o güzel bakan gözleri, o gözlerin içine bakarak konuşmayı, gülmeyi, o gözlerin kendisine bakmasını gerçekten de özlemişti. Bunu fark ettiği andan bu yana de Ayşe’ye kendisini evliliğe ikna etmesi için, güya isteksizce, izin vermişti.

Zafer ve Zehra herkese göre dünyanın nadir şanslı çiftlerinden biriydi. Birbirleriyle gerçekten fazla iyi anlaşıyor, aynı şakalere saatlerce gülüyor, birbirlerine her an sevgiyle bakıyor, şefkatle yaklaşıyor, birden fazla zaman aynı biçimde düşünüyor, fikir ayrılıklarında birbirlerini sakince ikna etmeye çalışıyor ve birbirlerine karşı saygı sınırını asla aşmıyorlardı Kendilerine göreyse bu dünya çapında birbirini en fazla seven çift onlardı.

Zafer, bir başka erkeğin bir kadını kendisinin Zehra’yı sevdiği kadar sevemeyeceğine inanıyor, Zehra da aynı şeyi kendi sevgisi için düşünüyordu. Bu sevgi herhangi bîr biçimde son bulabilir miydi?
“Hayır,” diyordu Zehra bir arkadaşına, “Hayır,” diyordu Zafer bir arkadaşına.

Bir önceki yazımız olan Wildcard-Joker Oyuncusunun Hikayesi Seri 2 – Marie Lu başlıklı kitabımızda Wildcard-Joker Oyuncusunun Hikayesi Seri 2, Wildcard-Joker Oyuncusunun Hikayesi Seri 2 ekitap indir ve Wildcard-Joker Oyuncusunun Hikayesi Seri 2 ekitap oku ile ilgili bilgiler verilmektedir.

 

Related Articles

Back to top button